7 Eylül 2014 Pazar

   Kulaklarına kadar uzanan, kumral, insanın aklını karıştıracak kadar dağınık bukleleri, fırtınayı izlerken içilen sıcacık kahve tonunda gözleri vardı. Gül yapraklarını kıskandıran dudaklarında ki her tebessüm o mucize gözlere ulaşmaz, asılı kalırdı.
   Sinirli ve mutsuz olduğunda bağırır; iyiyken öperdi. Öptüğünde mideme kelebekler doluşmaz, kıyametler kopmazdı. etrafı dinginlik kaplar, sakinleşirdim. Onu düşünürdüm. Başparmağındaki yaranın neden açıldığını, kirpiklerinin gözlerini nasıl güzel örttüğünü düşünürdüm. Büyük, yumuşak ve erkeksi ellerini tutmanın nasıl bir hediye olduğunu anlamaya çalışırdım, o beni öperken. Haberi olmazdı. İçimi titrettiğinden, saçlarıma vuran nefesinin yaşattığı dört mevsimden bihaberdi, güçlü parmakları elmacık kemiklerimde dolaşırken. Vatanım olduğunu bilmezdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder